23 Kasım 2011 Çarşamba

86-0066



İlkokul yıllarım mevsim muhtemelen sonbahar tam hatırlıyamıyorum belki de bir ödev yapmaktayım ama o  haber üzerine televizyon karşısında donakaldığımı çok iyi hatırlıyorum. O zaman sahip olduğumuz tek kanal olan TRT haberlerinde uçaklar gözüküyordu, 4 uçak Amerika'dan uçarak gelmiş bunlar F-16 imiş ve bundan sonra F-16'lar Türkiye'de yapılacakmış... nasıl büyülendiğimi anlatamam, işte bendeki havacılık sevgisinin başladığı an.

Evimizdeki ansiklopedileri karıştırıyor, uçaklar hakkında ki yazılanları okuyordum Türk Hava Yolları'nın o eski iki kırmızı şeritli  uçak resmi dikkatimi çekti, pazar günü babamın evde olduğu bir gündü, hemen babamın yanına koşup "Baba bana uçak yap" dedim, babamın kağıttan yaptığı uçaklar ile sağa sola yeterince koştuktan sonra bu uçaklar küçük gelmeye başladı, ansiklopediyi alıp yine babamın yanına koştum ve "Baba bana bu uçağı yap" dedim. Malzeme listesi çıkarıldı ve benim hemen koşup kırtasiyeden aldığım birkaç plaka karton ve yapıştırıcı ile uçak imaline başlandı. TAI'de ilk F-16'lar üretilirken evimizde de kartondan ilk yolcu uçağı bana özel olarak babamın ellerinde hazırlanıyordu. Ünlü bir teknik ressam olan babam ölçtü, biçti, değerlendirdi ve kocaman kanatları olan büyük bir uçak, yapıştırıcı ve kağıt kokusuyla dolan salonumuzda test uçuşu için artık hazırdı, gözlerime inanamıyordum resimdeki uçağın aynısı şimdi ellerimdeydi. Dış görünümü için pencereleri ve şeritleri de ihmal edilmedi tabii...

Birkaç yıl sonra benim için rutin geçen bir öğlen saatleri duyduğum müthiş bir sesle rutinliğinden sıyrılarak bambaşka bir hal aldı, Zafer ya da Cumhuriyet bayramıydı sanırım, bir şeyler oluyordu, sesin kaynağını anlamak için başımı yukarı kaldırırdığım anda gördüm onu dimdik yukarı doğru tırmanıyordu, tırmandı, tırmandı ve bulutların üstünde gözden kayboldu. Çok heyecanlanmıştım, kendimi Güneş İmparatorluğu'ndaki Jim gibi hissediyordum, o yukarı doğru tırmanırken bende aşağıda bekledim, bekledim ve bekledim belki bir kez daha gelirdi, ne de çabuk gitmişti, gözlerim onu kaybettiğim noktaya odaklanıyor ve bir kez daha çıkacağı anı bekliyordu ama o gün bir daha kendini göstermedi.         

İşte ben hep o F-16'yı aradım. Şubat tatili model uçak kursuna, yaz tatili paraşüt kursuna, şubat tatili model uçak kursuna, yaz tatili  planör uçuş eğitimi'ne, şubat tatili model uçak kursuna, yaz tatili yamaç paraşüt kursuna... o F-16 nın hakim olduğu göklerde artık bende vardım, o F-16'nın uçtuğu irtifada artık bende uçuyordum.  

ve ilk karşılaşmam IDEF Fuarı, girişden sağa doğru döndüm birkaç yabancı uçak ve ileride gri rengiyle orada duruyordu işte, evet bir F-16'ydı bu, hemen ona doğru koştum, çevresi korumaya alınmış, dokunmaya izin yok,  başında pompalı tüfekli bir koruma. Tam karşısında durdum, büyülendim, çevresini dolanıyor yanından ayrılamıyordum, bir sağına geçiyor, bir soluna, bazende ona güç veren motorunun tam arkasına eğer bana eşlik eden annem o gün yanımda olmasaydı saatlerce ona bakabilirdim.

Bir gün okul arkadaşımla Kızılay'da yürürken otobüs durağındaki "Mürted" tabelası dikkatimizi çekti.

- Hadi  Mürted'e uçaklara bakmaya gidelim
- Ama ya içeri giremezsek?
- Olsun uçuşlarını görürüz

İki kafadar bindik otobüse, üs girişinde kimlikler soruldu tabi 

- Biz uçaklara bakmaya gelmişdik 
- Siz burada inin, aynı otobüsle geri dönersiniz 

giriş izni alamadık haliyle, ama şansımıza bir kaç kalkış izledik ve kapıdan giremeyerek kulaklarımızda güçlü motor sesleri ile aynı otobüsle evimizin yoluna düştük.

Okul bitti, vatani görev zamanı geldi. Yedek subaylık sınavı için bana verilen formda bir boşluk bırakmışım, görevli memur

- Bir tercihin boş kalmış neler istersin?
- Neler var ki yaz bişiyler sen 
- Topçu, Tankçı, Havacı, istersen havacı yazayım
- Havacı kime çıkıyor ki neyse yaz bakalım 

Sonuçlar açıklandığında ise havacı olarak görev yapacağım bildiriliyordu. Benim gözümden kaçan, görevlinin doldurduğu bir boşluk hayatıma bir renk katacakdı. Eğitim tamamlanıp yurdun dört bir köşesindeki görev yerlerimize dağıtılacağımız gün herkes heyecan içindeydi, acaba nereye gideceğim sorusuna cevap aranıyordu. Benim dileğim ise belliydi "F-16 üssü olsun da neresi olursa olsun" ve sonuçlar açıklandığında bir kez daha sevinmiştim, Diyarbakır 8'nci Ana Jet Üssü ve üs F-16 ile doluydu. Bir öğle vakti Ankara'da bana kapanan kapılar, yurdun diğer bir köşesinde sonuna kadar açılıyordu. Ankara'da giremediğim kapıdan Diyarbakır'dan girdim. Tahmin ettiğiniz gibi eğlenceli bir askerlik dönemim oldu, gece uçuşlarında afterburner'ın oluşturduğu  haleleri saydığımız o ilk günleri asla unutmayacağım. 

Küçükken o gün gördüğüm ise bir F-16'nın solo gösterisiydi, beni bu kadar heyecanlandıran o uçuş bugün başkalarını da heyecanlandırabilirdi. Bunca yıldır neden bir F-16 gösteri yapmıyor du? Belçika ve Hollanda çoktan gençlerini bu mükemmel  uçak ile heyecanlandırırken biz neden bir solo gösterisi izleyemiyorduk? Bu soruları uzun yıllar önce sordum kendime ve sorumun cevabını ise 15 Nisan 2011'de aldım. Sonunda Hava Kuvvetleri 100.Yıl kutlamaları için 91-0011 seri nolu uçağını gösteri uçağına dönüştürmüş, bir de güzel boyamış, çok hoşuma gitti. Biraz geç ama güzel oldu.


    
veeee

Parking Brake "On"
Main Power "On"
Lightings "Norm"
Fuel "On"
Engine Feed "Norm"
EPU "Norm"
Fuel Qty Sel "Norm"
Air Source "Norm"
Throttle "Idle"
Engine START 1
RPM % 70
JFS "Off" Check
HYD OIL "Off" Check
Avionics Powers "On"
INS "Norm"
Sensor Powers "On"
INS Check in DED 10.0 RDY
No Flags ADI, VVI, AOA
Audio "Set"
Ejection Seat "Armed"
Avionics Power "NAV"
RDR ALT "On"
Landing Lights "On"
Pilot Fault Display "No Fault"
Canopy "Close and locked"
Parking Brake "Off"

Throttle "MAX"

Speed 120 kt veee burun havada

86-0066

o sen miydin?



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder