Sonunda oldu 4*4'lük eğitim sistemimiz bunu da gördü, Dumlupınar İlköğretim Okulu Müdürü Mustafa Aydın " Tıp ilerledi, emniyette suçluların kanını alıp gen haritası çıkarsınlar. Çocuk doğduktan sonra analizi yapılsın. Vatana, millete, bu ülkeye zararlıysa yürümeden yok edilsin'' sözlerini söyledi, sözlerinin başı ise şöyleydi "
"Çocuklar bir defa genellikle hırsız. Bunun yanında çocuklara devamlı 'Anneniz yoğurt mayalıyor mu' diye sorarım. 'Evet, mayalıyor' diyorlar. Bir kere yoğurt bozuksa, mayası bozuktur. Aile ne ise, çocuğu odur. Bulunduğum çevreyi sokak sokak dolaştım. O kadar kullanılmayan ev var ki. Çocuklar köpek bakıyor. Orada soba yakmış oturuyorlar"
Aslında konu derin, konuşulacak çok şey var, bir çocuğun kendini, başta kendisine, ilaveten ailesine, vatana, ve milletine hayırlı evlat olarak yetiştirememesindeki asıl suçlu kim?
Dünya'ya gelişinde hiçbir söz sahibi olmayan kendisi mi?
Onu yeterince koruyamayan ailesi mi?
Yetiştiği çevre mi?
Öğrenim gördüğü okul müfredatı mı?
Öğretmenleri mi?
Nasıl? ve Neler? okuyacağına karar veren kanun koyucular mı?
Bu soruların cevabı çeşitlilik içerir.
Evet, gerçek anlamda tıp gelişti, 1990'da başlayan "Human Genome Project" 13 yılın ardından 2003'de tamamlandı ve insan gen haritası çıkarıldı. Bilim adamlarının bu çalışması sayesinde sorun yaşayabilecek bireyin gelişimine embriyo safhasında, hatta çok öncesinde dahi müdahale edilerek karşılaşacağı kalıtsal hastalıkları engellenecek, bebeğimizin göz renginin mavi, saçlarının sarı, boyunun uzun, belki de arkadaşlarından çok daha zeki olabilmesini sağlayabileceğiz.
Ancak hayatın kaynağına müdahale olarak görülen bu çalışma, etik ve ahlaki nedenlerden ötürü yoğun tartışma altında.
Gözlerden kaçan bir nokta ise bu tartışmanın çok daha önce Cengiz Aytmatov tarafından kaleme alınmasıydı. Ünlü Kırgız yazar "Kassandra Damgası" adlı kitabında bu konuyu işledi. Son zamanlarda gündemi hayli meşgul eden müdürün sözleri üzerine çok tartışma yapıldı ancak ünlü yazarın kitabı gözlerden kaçtı.
Görevli olduğu Rus uzay istasyonunda dünyaya dönmeyi red ederek, uzayda ölmeyi seçen ve kendisine "Uzay rahibi" lakabını takan kozmonot "Filofey", son derece ilginç bir buluşa imza atar. Uzaydan gönderdiği özel ışınlar ile sadece kendisinin görebildiği bir olayın keşfi "Filofey" i heyecanlandırır.
Filofey'in tüyler ürperten keşfi ise şudur,
Anne karnında gelişimini sürdüren bebekler, ileride kendilerini bekleyen kötü kaderlerini hissederek doğmayı red etmekte ve bu isteğini de annesinin alnında beliren bir leke ile dış dünyaya ilan etmektedir.
Şimdi Filofey ne yapmalıdır?
Uzayda kalmayı ve uzayda ölmeyi seçmiş biri olarak dehşet buluşunu dünyaya açıklamalı mıdır?
Bu gerçek karşısında anneler'in tavrı ne olacaktır?
Kendi hızında dönen dünya, nasıl bir karmaşanın girdabına kapılacaktır?
Daha fazlasını anlatmaya, büyük ustanın yanında seçtiğim kelimeler kifayetsiz kalacağı için burada susuyor ve sizi müthiş anlatımıyla Aytmatov'un satırları arasında buluşmaya davet ediyorum.
ve Pink Floyd bizi yalnız bırakmıyor.