Son aşamada Milli Güvenlik dersi de üstün eğitim sistemimizden kaldırıldı, yerine daha değerli krediler sağlayabilecek bir müfredat dolduracaktır. İlköğretim öğrencilerini tatilde umreye göndermeyi düşünen Milli Eğitim yeni bir anlayışı uygulamaya koymak için gecikmeyecektir. Eğitimin kalitesinin yıldan yıla düştüğü bir ortamda basit hesaplar uğruna eğitim 12 yıla çıkarılıyor kalite daha da düşüyor eğitimli eğitimsizlerimiz artıyor.
Türkiye Konuşuyor programında mikrofon uzatılan ve kendilerine "Türkiye hangi yarım kürededir? sorusuna "Orta yarım kürede" cevabını veren hanımlar ve beylere bakarak düştüğümüz durumu daha net bir şekilde anlayabiliriz. Ya da okuduğu Cumhuriyet Üniversitesi'nde "Cumhur" kelimesinin anlamını bilmeyen hatta bir merak edipte öğrenmeyen son sınıf öğrencisine bakarak da durumumuzu anlayabiliriz. Unutamadığı ve kendisini en çok etkileyen kitabın hangisi olduğunu soran gazeteciye "Kitap okumayı sevmem" cevabını veren kişiye de bakarak anlayabiliriz.
Neticede Türkiye Konuşamıyor, Türkiye Okumuyor, Türkiye Eğitilemiyor.
Dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip Finlandiya'dan eğitim ithalatına şiddetle ihtiyacımız var.
Bakın kendisine Prof. ünvanı verilen bir hocamız dün neler konuştu. Prof.Halil Berktay, Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi, Taraf gazetesi köşe yazarı.
Milli Güvenlik dersinin tartışıldığı programda şunları söylüyor. "Okullarımızda her hafta Pazartesi ve Cuma İstiklal Marşı okuyoruz. Nasıl okuyoruz? Bir beden eğitimi öğretmeni çıkar ve sertçe Rahat-Hazır ol komutu verir ve öyle okuruz. Bir militarist ideoloji eşliğinde"
Hocam, bağımsızlığımızın sembolü olan marşımızı nasıl okumamızı önerirsiniz? Sizce nasıl okumalıyız?
Ayakta mı okumamızı önerirsiniz yoksa oturarak mı? Yoksa yan mı dönelim, bacak bacak üstüne mi atalım? Hatta meyveli bir sakızın da tadına bakalım mı? Elimizde patlamış mısır da olsun mu? Sizce bir mahsuru yoksa önümüzdeki arkadaşın ensesine bir şaplak atıp gülebilir, kız arkadaşımız saçını da çekip tiz bir çığlık attırabiliriz böylece ortamı daha eğlenceli hale getirmiş oluruz.
Sanırım siz neler söylediğinizin farkında değilsiniz. İstiklal Marşımızı ciddiyetle icra edişimizdeki sebep saygıdır. Bu topraklar uğruna verilen canlara saygıdır, oluk oluk dökülen kanlara saygıdır, anaların acısına saygıdır, mermi bulamayıp elleriyle düşmana saldıran Mehmetlere, Ahmetlere saygıdır. Mehmetçiğe çorap ören yaşlı ninelere, mermi yapan yaşlı dedelerimize saygıdır. Söz verdiği zamanda zafere eremediği için hayatına son veren Yarbay Reşet için saygıdır. Mehmet Akif'in dizeleri için saygıdır neticede uğruna binlerce şehit verdiğimiz al kırmızı bayrağımız için saygıdır.
Siz değişik bir biçimde okumayı seçebilirsiniz, hatta sanırım hiç okumamak da seçenekleriniz arasında. Ancak biz yine bu şekilde ve bu düşünceler altında okuyacağız. Siz kendinize yeni bir TOP 10 listesi seçebilirsiniz.
Hocamızın gözünde ülkemizde totoliter bir rejimin devamı olarak görülüyor, tek partili dönemden alıyor, nazizm ve faşizm ile kıyaslayarak bu günlere geliyor. Sanırsınız ki Atatürk geldi zorla zaten adı Türkiye olan devletin eski başkanını indirdi onun yerine oturdu. Gençlerin anladığı bu olacak.
Yine bu programda spiker hamın da Milli Güvenlik kitabının sayfalarından örnekler veriyor.İşte ünite sorularından bazıları.
Suriye'nin Türkiye üzerindeki emelleri nelerdir?
İran'ın Türkiye üzerindeki emelleri nelerdir?
Irak'ın Türkiye üzerindeki emelleri nelerdir?
Yunanistan'ın, Rusya'nın Türkiye üzerindeki emelleri nelerdir?
ve hocamızda devam ediyor. "Sanki hiç dostumuz yok" Alınmasınlar ama ilkokul düzeyinde bir diyalog böyle sürüp gidiyor.
Esas kabul edilemeyecek noktalardan birisi de burası. Strateji denen olgudan haberiniz yok mu? Dostluk&Sevgi gibi duygu kavramlarının Strateji, Politika, Jeopolitika ve sınırlar devreye girdiğinde önemsiz kaldığını bilmiyor musunuz? Strateji Enstitüleri dünyada boşuna mı kuruluyor? Hiç mi Foreign Affairs, Adelphi Paper, Chaillot Paper okumadınız? Military Balance, SIPRI Yearbook boşuna mı yayınlanıyor? 90 yıl önce geldikleri gibi gidenlerin tekrar bir gün gelebileceğini düşünmüyor musunuz? Dünü de mi unuttunuz?
İnsanlığın hiçbir dönemi çatışmasız, çıkarsız ve sonunda savaşsız geçmemiştir. İnsanoğlu varlığından bu yana çatışmanın içerisindedir. Devletler arası kardeşlik, dostluk gibi kavramlar sadece hayalden ibarettir. İşte birkaç ay önce canlı yayınlarda izledik, dün elinizi sıkanlar bir gün gelir elinize kelepçe, kalbinizin tam ortasına bir mermi sıkar işinizi bitirir.
Lise yıllarımda Milli Güvenlik dersine Deniz Kuvvetleri'nden bir Yarbay geliyordu. O yıllarda vahim bir kaza yaşanmış Saratoga Uçak Gemisi fırkateynimiz Muavenet'e ateş açmış ve geride 5 şehit bırakmıştı. Muavenet'in şehit olan komutanının hocamızın devre arkadaşı olduğunu ve bu olayı anlatırken nasıl derin bir keder duyduğunu o derste gördüm. O ders bana hayatın ne derece ciddi olduğunu anlatan ilk dersti. Disiplinli sert bir erkeğin, bir subayın bile gözyaşlarını gördüğüm ilk dersti. O ders hayatın tam içindeydi.
Amerika Somali'ye müdahale ettiği zaman, harita'dan Somali'nin konumuna bakmamız ve bu müdahalenin nedenlerini anlamamız ve tartışmamız da bu derste olmuştu. Bakış açımız genişliyor, dünyayı izliyor,anlıyor, değerlendiriyorduk.
Derse geç kalan öğretmenimizin gelmeyeceğini düşünerek terk ettiğimiz sınıfa, şimdi daha iyi anlayabildiğim görev bilinci olgusuyla 30 dk geç olsa dahi gelen ve sınıfı boş bulduğunda bizleri sınıfı terk ettiğimiz için azarlayarak attığı sert nutku da unutmuş değilim. O ders bizim çocukluktan sıyrılıp bir yetişkin olarak dünyayı algılamamız gerektiğini başkasına ait sorumluluğumuzun bulunduğunu öğreten bir dersti ve o güne kadar hiçbir öğretmenimiz bu olguyu bize bu derece aşılayamamıştı.
Milli Güvenlik dersi gereklidir ya da değildir, okutulmalıdır yada okutulmamalıdır. Gerçekte sorun bu değil.
Aynı programda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinin kaldırılması gerektiği de sonda bir cümleyle konuşuldu. Evet zorunlu olmaktan çıksın ama ne olur
Ahlak Bilgisi kalsın...
İzlemek isteyenler için;