Nisan ayı'nın yağmurlu bir sabahı, işe henüz gelmiş, soğuk odamda içimi ısıtacak sıcak bir kahve yapmak için standard prosedurleri sırasıyla yerine getiriyorum. Gözlerim çalışma masamın hemen arkasında boydan boya konuşlu geniş camdan dışarı taşınıyor. Bana her zaman mutluluk veren, katman katman zirveye uzanmak isteyen bulutların bugün pek keyfi yok, sanki bir yas tutuyorlarmış gibi o pamuk pak yüzleri griye dönmüş, düz bir hatta geniş gökyüzünü kaplamış ve gözyaşlarını biz canlıların üstüne yağdırıyorlar, kimi zaman coşkulu kimi zaman nazlı. Hava karanlık ve puslu, tanrılar tanrısı Zeus ise şimşeklerini saklıyor demek ki pek kızgın değil bu sabah. Bu sessizlik bana içinden birşey getirecek belli...
- İmran, çöpün yanında yavru bi köpek var, titriyor
- Yalnız mı? kardeşleri yok mu?
- Yok galiba, çevreye baktım ama başka yavru göremedim.
- Ama onlar yalnız gezmez ki, mutlaka kardeşleri vardır, şimdi müdahale etmeyelim kardeşlerinden ayırırız.
Aynı odayı paylaştığım iş arkadaşım Kamil abim o sabah bana bu haberi veriyordu.
Aslında hemen yanına gitmek, durumunu görmek istiyordum ancak bir yandan da yanlış bir iş yapacağımı düşünüyor hassas davranıyordum neticede yavrunun kaderi belki de istemediği bir şekilde değişecekti ve bunun benim ellerimde şeklillenmesini istemiyordum.
Derken... telefonum çaldı, arayan benim gibi köpeklere düşkün arkadaşım Tuğba idi.
- İmran çöpün yanında bir köpek buldum, kutuya koyup, ziyaretçi salonuna getirdim
- Hemen geliyorum
ve arkadaşımla aşağıya indiğimizde işte yukarıdaki fotoğraf ile karşılaştım.
Çaresiz, korkmuş gözler, üşümüş, gözleri yaşlı, burnu akmış, derisini çekip bıraktığımda hemen yerine gelmemesinden vücudunda hiç su kalmadığını anlıyorum, çok hasta olduğu belli tamamen ilgiye muhtaç. Uzattığımız su ve süte biraz ilgi gösterse de acilen müdahaleye ihtiyacı var. Bir araç ayarlayıp veterinere götürüyorum, hemen bir serum hazırlanıyor ve hasta olduğu ilgiyle bakılması gerektiği söyleniyor.
- Yarın tekrar serum için gelecek, getirebilir misiniz?
- Tabi tabi ne zaman gerekliyse
dönüşümüzde yine kurumumuzun sıcak ziyaretçi salonunda yerini alıyor ve geceyi odada geçiriyor. Ertesi sabah merakla yanına gittiğimde daha iyi olduğunu görüyorum kutudan çıkıp biraz gezecek enerji bulmuş, suyunu içmiş. Hemen araca atlıyor, sözleştiğimiz randevumuza sadık kalıyoruz ve şimdi biraz serumla kendimizi çok daha iyi hissediyoruz.
Sonrası yoğun bir bakımla hayata kesin dönüş.
İşte böyle tanıştık Nisan'la, tanıştığımız ayın adını aldı. Adını kurum köpeği Nisan olarak da tescil ettirdi. Sağlıkla ilgili tüm bakımları yapıldı, duyarlı arkadaşlarımızın da desteğiyle mamaları alındı, en iyi ekipmanlı bir klinikte kısırlaştırıldı. Arada sırada başına kazalar geldi ise de yanında hep bizleri buldu, acıları en kısa sürede hafifletildi. Kaderi korktuğumun aksine olumlu yönde şekillendi.
Koruyucumuz, olumlu karakteri ile de herkese kendini kabul ettirdi, hafta sonu gelen Irak ve Rus heyetlerine havladığı görülmüşse de kimseye yanlışı olmaz, oldukça sevecen ve alakadar. Sabah gelen servisleri bir bir takip edip inenleri koklar aradığını bulabilmek ümidiyle, aradığı ise ben olurum, hemen üstüme atlar bir güzel oynarız, öğlen bir yere gittiğimi görsün, yattığı yerden gözünü açıp peşime takılır eşlik eder, kapıda yatıp çıkmamı bekler, sonunda beraber tekrar döneriz işimize.
Nisan şimdi sağlıkla bahçemizde koşuyor ve özgürce dolaşıyor hatta kendine yeni bir arkadaş edindi ki keyiflerine diyecek yok, beraber hiç ayrılmıyorlar, beyaz şirin bir erkek köpek oldukça güzel.
Küçüklüğümden bugüne kadar oldukça köpeğim ve kedim oldu hepsine de aynı duygularla yaklaştım ancak şimdi penceremden bu iki iyi arkadaşın keyiflice koşup oynadıklarını izlerken, ilgiyle uzanan ellerin nasıl fark yarattığına şahit oluyor, harekete geçip geçmemek arasındaki dengenin neler doğurabileceğini çok daha ciddiyetle anlıyorum.
Nisan ve Eylül can bulduğumuz bu hayatta, hayatta tuttuğumuz iki can,
Kimileri için bakıp geçilecek bir görüntü iken duyarlı kişiliklerin, gerçek insanların ilgisiyle hayat bulan iki can,
Kendimiz için döndüğünü sandığımız bu dünyada farkedebilenler için iki farklı yaşam,
Sevgiyle uzatılan elleri asla geri çevirmeyecek olanlar şu an bahçemizde özgürce mutlular,
Onlar için uzanan ellere ve çarpan yüreklere sonsuz teşekkürler.
Kamil, İrfan, Tuğba, Özlem, Eda, Deniz, Umur, Safa, Elvan, Cüneyt, Can, Derya, Ahmet, Erhan, Gökçe, Ersin ve ilgisini sevgisini eksik etmeyen nice dostlarım hepinize sonsuz teşekkürler.
Eğer sizinde yolunuz bir gün Nisan ile karşılaşır ise sevginizi göstermeyi ihmal etmeyiniz, güzel sözlerinizi ve sevginizi kabul etmekten oldukça memnun kalacaktır.
Evimizin neşe kaynağı, oyuncu mu oyuncu, yaramaz mı yaramaz, karşısında bizleri kul tebaa yapan, sohbetlerimize sıkça katılıp kendi düşüncelerini aktaran, beni adım adım takip eden, kapılarda bekleyen, ismimi söyleyerek çağıran, tabirimle tam bir canlı oyuncak olan, kendini beğenmiş, tertemiz başka bir canımız daha var ama o da başka bir yazının konusu.