26 Aralık 2011 Pazartesi

Mutluluğun formülü


Ünlü İngiliz model Kelly Brook Londra'da 2013 yılına kadar 1.000.000 kişinin düzenli bisiklet kullanmasını  amaçlayan Skyride projesi için bu fotoğrafı veriyordu.

ben ise Mutluluğun formülünü, kaybetmemek üzere kaydedin defterinize




Her pedal bir düşünce
Her pedal bir çözüm

Her pedal bir kitap cümlesi
Her pedal bir Cemal Süreya şiiri

Her pedal bir hesaplaşma
Her pedal bir kabullenme

Her pedal bir elveda
Her pedal bir merhaba

Her pedal bir doğru
Her pedal bir başarı

Her pedal bir köpek yavrusu
Her pedal bir kedi yumağı

Her pedal bir ritim 
Her pedal bir nota

Her pedal bir affediş
Her pedal bir merhamet 

Her pedal bir merak
Her pedal bir öğrenim

Her pedal bir arayış
Her pedal bir keşif

Her pedal bir macera
Her pedal bir gizem 

Her pedal bir özlem
Her pedal bir kavuşma

Her pedal bir baba şefkati 
Her pedal bir sıcak anne kucağı

Her pedal bir çiçek
Her pedal bir renk

Her pedal bir hayat
Her pedal bir aşk

düşmemek için sadece, çevirin pedalları...

20 Aralık 2011 Salı

Can besliyoruz


Nisan ayı'nın yağmurlu bir sabahı, işe henüz gelmiş, soğuk odamda içimi ısıtacak sıcak bir kahve yapmak için standard prosedurleri sırasıyla yerine getiriyorum. Gözlerim çalışma masamın hemen arkasında boydan boya konuşlu geniş camdan dışarı taşınıyor. Bana her zaman mutluluk veren, katman katman zirveye uzanmak isteyen bulutların bugün pek keyfi yok, sanki bir yas tutuyorlarmış gibi o pamuk pak yüzleri griye dönmüş, düz bir hatta geniş gökyüzünü kaplamış ve gözyaşlarını biz canlıların üstüne yağdırıyorlar, kimi zaman coşkulu kimi zaman nazlı. Hava karanlık ve puslu, tanrılar tanrısı Zeus ise şimşeklerini saklıyor demek ki pek kızgın değil bu sabah. Bu sessizlik bana içinden birşey getirecek belli...

- İmran, çöpün yanında yavru bi köpek var, titriyor
- Yalnız mı? kardeşleri yok mu?
- Yok galiba, çevreye baktım ama başka yavru göremedim. 
- Ama onlar yalnız gezmez ki, mutlaka kardeşleri vardır, şimdi müdahale etmeyelim kardeşlerinden ayırırız.

 Aynı odayı paylaştığım iş arkadaşım Kamil abim o sabah bana bu haberi veriyordu.

Aslında hemen yanına gitmek, durumunu görmek istiyordum ancak bir yandan da yanlış bir iş yapacağımı düşünüyor hassas davranıyordum neticede yavrunun kaderi belki de istemediği bir şekilde değişecekti ve bunun benim ellerimde şeklillenmesini istemiyordum. 

Derken... telefonum çaldı, arayan benim gibi köpeklere düşkün arkadaşım Tuğba idi.

- İmran çöpün yanında bir köpek buldum, kutuya koyup, ziyaretçi salonuna getirdim
- Hemen geliyorum

ve arkadaşımla aşağıya indiğimizde işte yukarıdaki fotoğraf ile karşılaştım.

Çaresiz, korkmuş gözler, üşümüş, gözleri yaşlı, burnu akmış, derisini çekip bıraktığımda hemen yerine gelmemesinden vücudunda hiç su kalmadığını anlıyorum, çok hasta olduğu belli  tamamen ilgiye muhtaç. Uzattığımız su ve süte biraz ilgi gösterse de acilen müdahaleye ihtiyacı var. Bir araç ayarlayıp veterinere götürüyorum, hemen bir serum hazırlanıyor ve hasta olduğu ilgiyle bakılması gerektiği söyleniyor.

- Yarın tekrar serum için gelecek, getirebilir misiniz?
- Tabi tabi ne zaman gerekliyse

dönüşümüzde yine kurumumuzun sıcak ziyaretçi salonunda yerini alıyor ve geceyi odada geçiriyor. Ertesi sabah merakla yanına gittiğimde daha iyi olduğunu görüyorum kutudan çıkıp biraz gezecek enerji bulmuş, suyunu içmiş. Hemen araca atlıyor, sözleştiğimiz randevumuza sadık kalıyoruz ve şimdi biraz serumla kendimizi çok daha iyi hissediyoruz.

Sonrası yoğun bir bakımla hayata kesin dönüş.

İşte böyle tanıştık Nisan'la, tanıştığımız ayın adını aldı. Adını kurum köpeği Nisan olarak da tescil ettirdi. Sağlıkla ilgili tüm bakımları yapıldı, duyarlı arkadaşlarımızın da desteğiyle mamaları alındı, en iyi ekipmanlı bir klinikte kısırlaştırıldı. Arada sırada başına kazalar geldi ise de yanında hep bizleri buldu, acıları en kısa sürede hafifletildi. Kaderi korktuğumun aksine olumlu yönde şekillendi.

Koruyucumuz, olumlu karakteri ile de herkese kendini kabul ettirdi, hafta sonu gelen Irak ve Rus heyetlerine havladığı görülmüşse de kimseye yanlışı olmaz, oldukça sevecen ve alakadar. Sabah gelen servisleri bir bir takip edip inenleri koklar aradığını bulabilmek ümidiyle, aradığı ise ben olurum, hemen üstüme atlar bir güzel oynarız, öğlen bir yere gittiğimi görsün, yattığı yerden  gözünü açıp peşime takılır eşlik eder, kapıda yatıp çıkmamı bekler, sonunda beraber tekrar döneriz işimize.

Nisan şimdi sağlıkla bahçemizde koşuyor ve özgürce dolaşıyor hatta kendine yeni bir arkadaş edindi ki keyiflerine diyecek yok, beraber hiç ayrılmıyorlar, beyaz şirin bir erkek köpek oldukça güzel.


Küçüklüğümden bugüne kadar oldukça köpeğim ve kedim oldu hepsine de aynı duygularla yaklaştım ancak şimdi penceremden bu iki iyi arkadaşın keyiflice koşup oynadıklarını izlerken, ilgiyle uzanan ellerin nasıl fark yarattığına şahit oluyor, harekete geçip geçmemek arasındaki dengenin neler doğurabileceğini çok daha ciddiyetle anlıyorum. 

Nisan ve Eylül can bulduğumuz bu hayatta, hayatta tuttuğumuz iki can,

Kimileri için bakıp geçilecek bir görüntü iken duyarlı kişiliklerin, gerçek insanların ilgisiyle hayat bulan iki can,

Kendimiz için döndüğünü sandığımız bu dünyada farkedebilenler için iki farklı yaşam,

Sevgiyle uzatılan elleri asla geri çevirmeyecek olanlar şu an bahçemizde özgürce mutlular,

Onlar için uzanan ellere ve çarpan yüreklere sonsuz teşekkürler.

Kamil, İrfan, Tuğba, Özlem, Eda, Deniz, Umur, Safa, Elvan, Cüneyt, Can, Derya, Ahmet, Erhan, Gökçe, Ersin ve ilgisini sevgisini eksik etmeyen nice dostlarım hepinize sonsuz teşekkürler.    

Eğer sizinde yolunuz bir gün Nisan ile karşılaşır ise sevginizi göstermeyi ihmal etmeyiniz, güzel sözlerinizi ve sevginizi kabul etmekten oldukça memnun kalacaktır.

Evimizin neşe kaynağı, oyuncu mu oyuncu, yaramaz mı yaramaz, karşısında bizleri kul tebaa yapan, sohbetlerimize sıkça katılıp kendi düşüncelerini aktaran, beni adım adım takip eden, kapılarda bekleyen, ismimi söyleyerek çağıran, tabirimle tam bir canlı oyuncak olan, kendini beğenmiş, tertemiz başka bir canımız daha var ama o da başka bir yazının konusu.

7 Aralık 2011 Çarşamba

Curiosity


Adı Soyadı : Curiosity MARSCILAB
Doğrum Tarihi : 26.11.2011
Doğum Yeri : Pasedena / California
Eğitim : Mars Science Labaratory
Branşı : Plenatary Science
Hızı : 12.000 km/h
Değeri : 2.5 milyar $
Hobileri : Mars'ta dilediği gibi gezerek; Kayaları delmek, analiz etmek, İklim ve jeolojik özellikleri araştırmak,Olası hayat izlerini belirlemek,Mars atmosferini izlemek, insanlı görev için değerlendirmeler yapmak.

NASA Mars Science Labaratory, Boeing ve Lockheed Martin ortaklığı ile bugüne kadar ürettiği en iyi ve kapsamlı rover'ını 26 Kasım günü Cape Canaveral üssünden fırlattı ve yeni bir macera başladı.

Oldukça meraklı olan Curiosity 8.5 ayda toplam 567 milyon kilometre uçarak 6 Ağustos tarihinde Mars'a inişini planlıyor. Bu satırları yazdığım sıralarda araç dünyamızdan 18 milyon km uzaklaştı bile.

Merak; aslında sahip olduğumuz en büyük zenginliğimiz desem, ne dersiniz?

Merak olmadan sıfırız, hiçbirşeyiz, noktayız, tozuz, bardağın boş tarafıyız.

Eğitiminiz süresince sadece size verilen ile yetindiğinizi, başka hiçbir bilgiyi kabul etmediğinizi ya da istesenizde sınırlarınızdan çıkmanıza izin verilmediğini düşünsenize...

Sadece düşünün... Neler olurdu?

Merak etmediğimiz için düşünemedik
Merak etmediğimiz için öğrenemedik
Merak etmediğimiz için okuyamadık
Merak etmediğimiz için ilerleyemedik
Merak etmediğimiz için göremedik
Merak etmediğimiz için cahil kaldık.

NASA yeni aracına CURIOSITY adını verdi ve o bizden 18 milyon km uzakta

Bu çılgın dünyada onu yaratanların dünyası çok geniş,

Kendi küçük dünyamızda hala geminin bacalarını görürken 18 milyon km'yi bulan "MERAK" ı yakalamamız çok zor.   

TUBITAK bitme noktasında, TUBA dağıldı. Bilim yok, ulemalar çok.

Merak edin,
Sorun,
İnceleyin,
Öğrenin
Bilinmeyeni bilin
Merakınızı hiç kaybetmeyin

Bilmekliğin uyanık ışığı sönüp, bilmezliğin uykulu karanlığı yeryüzünü sarmasın.

 
Tears for Fears söylüyor,

Mad world...Enlargen your world
              

  


1 Aralık 2011 Perşembe

A la princesa


Serenisima y muy alta y muy poderosa señora
Su mejestad la Princesa de España
Castilla y Leon

De la manera mas atenta me dirijo a ud. para expresar mi enorme admirativo a ud. y agradecimiento por el valioso apoyo al serie de "El Siglo Magnifico" Lo cierto es que con su presencia y gracias a su papel la seria ha sido muy coloroso y emocianado. No solo el Sultan So-liy-man tambien yo y miles hombres de Turcos le siguen siguiendo curiosamente, es que, para decir la verdad estamos muy harto de Hürrem y sus conspiraciones.

Le entendemos bien, por su parte, le cuesta mucho quedar muy lejos de su pais y ademas estar en desconocido tierra es muy aburrido. Usted deberia haber anhelado sus familias y los dias que han pasado convivir en su pais Espana. Pero no le preocupe, estamos listos para hacer todo lo que le necesita, mejor dicho durante su presencia en nuestro tierra su comodiad y sus deseos son muy importante para nosotros, por lo que estamos aqui. Por supuesto queremos verle mas en nuestros pantallas.       

Vuestra alteza,

Le ruego que no intente a escapar de Estambul. La semana que pasada ud. ha querido embarcar hacia a Espana y afortunadamente İbrahim Baja estaba alli, no le ha dado permisio asi como ud. ha vuelto a palacio. Querio acordar a ud. Hürrem Sultan es muy peligrosa, no es la adecuada persona para ud. por favor no cree todo lo que oye sobre su estado y nunca confie en Hürrem. Es muy claro que ud. inteligente y educado mas que Hürrem.

Muy poderosa señora,

En los primeros dias de su captiva le habia dicho que los Ottomanos son barbaros. Pero ud. va a ver nosotros no somos como los barbaros. A traves de su presencia Ud. va a conocer y entendernos mas bien, no olvide que Sultan Süleyman y nosotros le queremos.

Estaria agradecido si ud. podria aceptar mi servicio, ud. puede llamarme cuando quieria. Podemos montar a caballo y pasear los jardines grandes del palacio.

De manera que sea servicio y haya placer

Le saludo muy cordialmente

Deo gratia.